Yazıya giriş notu : Hasan Celal Güzel’i rahmetle, özlemle… ama biraz da ironiyle anıyorum…!
Efendim…
Bir zamanlar bu ülkede bir “enayi bakan” vardı.
68 yaşında dönüp kendine “Ben ne enayiymişim!” diyebilen kadar dürüst, o kadar saf yürekli bir devlet adamı…
Adı Hasan Celal Güzel.
Devletin kalemini bile evine götürmeyen, kırmızı plakalı arabaya binmeyen, eşine tahsisli araç kullandırmayan, korumasız, lojmansız yaşayan bir adam.
Ama bugünün ölçüsüne göre, “enayi” işte!
O “enayi” bakan, eşinin hakkı olan makam kararını bile kendi eliyle durdurdu.
Eşi, Vakıflar Genel Müdürü olmayı liyakatiyle hak etmişti ama o, “Benim karım diye kimse torpil sanmasın” diyerek kararnamesini imzalamadı.
Böyle bir vicdan, böyle bir edep!
Ama kimse alkışlamadı.
Çünkü bu ülkede, o tür insanlar alkış değil, genelde “ne saf adammış yahu!” cümlesiyle uğurlanır.
Çocukları mı?
Devletin makam aracına hiç binmediler.
Mustafa’sı, Elif’i… sabah uykusuz kalkıp belediye otobüsüyle, okul servisiyle gidip geldiler.
Babaları o sırada bakanlık koltuğunda oturuyordu.
Ama “Devletin arabasıyla çocuğumu okula gönderemem, o milletin hakkı” diyordu.
Ne diyelim…
Enayiliğin kitabını yazmış adamdı.
Bir de bakın, Başbakanlık Müsteşarı’yken milletvekili maaşlarından az maaş almayı da kendi isteğiyle kabul etmiş.
“Ben bu fukara millete masraf yaptırmam” dermiş.
Bugün birileri “masraf” deyince aklına tek gelen şey, yakıt fişi ya da lüks telefon faturası…
İşte aradaki fark da tam burada.
Yıllarca görev yaptı, “kıyak emeklilik” çıktı, “Ben bu haksızlığı kendime yediremem” deyip reddetti.
Milletvekiliyken TBMM lokantasında yemek yemedi, çünkü “Bu halkın cebinden sübvanse ediliyor” dedi.
Yahu adam TBMM sigarasını bile içmedi!
Bizimkiler şimdi Meclis’te selfie çekmekle meşgul…
Bugün dönüp baksak,
o “enayi bakan”, o “enayi müsteşar”, o “enayi milletvekili” nerede?
Var mı hâlâ öyle biri?
Kızılay temsilcisine, Kızılay'ın hayır işlerini yapsın diye verdiği ve görüşmelerin bedelini Kozılay'ın ödediği cep telefonu, bu Kızılay temsilcisinin gelinin çantasından çıkıyor !
VIP araçsız, korumasız, tertemiz yaşayan kaç siyasetçi kaldı?
Cebinde şahsen ödediği cep telefonu taşıyan, evinde devletin kâğıdını saklamayan kaç bürokrat var?
Ben söyleyeyim:
O kadrolar boş!
Hasan Celal Güzel o yazısının sonunda şöyle diyordu:
“Beni bütün enayiliğime rağmen kimseye muhtaç etmeyen Yüce Allah’ıma hamd ediyorum.”
Bugün aynı cümleyi kurabilecek bir tane bile “akıllı” siyasetçi tanıyor musunuz?
O yüzden ben soruyorum:
“Bugün hâlâ böyle ‘enayiler’ tanıyor musunuz?”
Varsa… isimlerini yazın, biz de tanışalım.
Çünkü bu memlekette artık dürüstlük değil, “enayilik” nesli tükenmekte!