KAYSERİSPOR’UN EN BÜYÜK SORUSU HÂLÂ AYNI: BU TAKIM NE OYNUYOR?

Kayserispor’un bugün yaşadığı problem sadece maç kaybetmek değildir; asıl sorun maça hiç girememektir. Bu takımın yenildiği gün değil, oyun kimliğini kaybettiği gün tehlike büyür.
Çünkü Kayseri’de futbol bir saha mücadelesi değil , şehir haysiyetidir.

Samsunspor maçında kaybettiğimiz şey üç puan değildi; ilk düdükle birlikte “biz buradayız” diyebilen bir ruhu görememekti.

Savunma hâlâ adam kovalamaya kilitli, alan bilinci zayıf. Orta saha oyunu yönetmiyor, sadece eşlik ediyor. Forvet suçlanıyor ama top ona gelmediği için değil, sistem olmadığı için gelmiyor. Bu takım bir süredir sahaya çıkarken bile mental olarak 0–1 geride başlıyor.

Gidenlerin yeri dolmadı. Türkiye’nin en iyi yerli sağ beki Gökhan satıldı.

Gökhan sadece bir sağ bek değil; kaptan, lider ve Kayserispor’un direniş sembolüydü. Takımın karakteriydi. Kartal Kayra da hâlâ yeri dolmayan diğer isimlerden biri oldu. Bu takım sadece oyuncu değil, omurga kaybetti.

Biz taraftar olarak sonuçtan değil, umutsuzluktan korkarız.

Çünkü bu şehir yenilen takıma değil, savaşmayan takıma itiraz eder.

Biz transferden önce ruh, taktikten önce cesaret görmek isteriz.
“Skor” değil, ilk dakikada karakter isteriz.

Peki çözüm nedir?

Kayserispor’un kurtuluşu, kadrodan önce oyun kimliği yaratmaktan geçer.
Önce net bir alan savunması, orta sahada ikinci top refleksi, ve en kritik nokta: ilk 15 dakikada maçın efendisi olacak agresif ön alan baskısı.
6 numaraya oyunu kıran gerçek bir çapa rolü, enerji profilli kanat oyuncularının geç değil erken devreye alınması, bu takımın yeniden dirilişinin temelidir.

Bu şehir, bu taraftar inanmayı bırakmadı. Bırakmaz da..
Sadece önce inandığını görmek istiyor.
Kayserispor sistem kurduğu gün, bu ligin kaderini değiştiren takımlardan biri olabilir.

Biz düşmeyeceğimize inanıyoruz.
Yeter ki önce siz inanın.
Bu şehir sırtını dönmez, yeter ki siz bu şehre sırtınızı dönmeyin.