Yapar !
işte size eşşekli kütüphane !
Yıl 1943.
Ürgüp’te bir genç memur var: Mustafa Güzelgöz.
Tayin kütüphaneye çıkmış. Seviniyor tabii; “Artık insanlara kitap okutacağım!” diyor.
Ama günler geçiyor, gelen giden yok.
Kütüphane sessiz, raflar tozlu, sinek bile okumaya yanaşmıyor.
Bizim Mustafa rapor yazıyor, üstlerine durumu bildiriyor.
Cevap mı?
“Oturduğun yerde maaşını alıyorsun ya, daha ne istiyorsun?”
Yani özetle, ‘Okuyan yok ama maaş yatıyor, o zaman sistem tıkırında!’
Ancak Mustafa öyle biri değil.
Adamın içinde hem merak hem vicdan hem de biraz delilik var.
Bir gün düşünüyor, taşınıyor, sonunda tarihe geçecek bir fikir buluyor:
“Kitabı insanlara getiremiyorsam, kitapları eşeğe yüklerim!”
Ve öyle de yapıyor.
Eşeğine iki sandık monte ediyor, sandıkların üstüne “Kitap İare Sandığı” yazıyor.
Köy köy dolaşmaya başlıyor.
Düşünün, Apple daha iPad’i icat etmeden adam EşekBook 1.0 sürümünü piyasaya sürmüş.
Taşınabilir bilgi teknolojisinin mucidi: Mustafa Güzelgöz!
Köydeki çocuklar şaşkın:
“Amca, bu eşek ne taşıyor?”
“Kitap evladım, kitap!”
Bir süre sonra Mustafa Amca, Noel Baba’dan bile popüler hale geliyor.
Noel Baba geyikle gelir, Mustafa Amca eşekle ve umutla.
Biri efsane, diğeri gerçek.
Ama bu ülke iyilik yapanı sever mi?
Elbette hayır!
Valilik hemen devreye giriyor:
“Bu adam görev tanımının dışına çıkıyor!”
Yani anlayacağınız, kitap taşıdığı için soruşturma açılan bir kütüphaneci.
Mustafa Amca sonunda emekli ediliyor ama halk onu unutmuyor.
Köylüler aralarında para topluyor, Ürgüp’e bir eşekli heykel dikiyorlar.
Evet, bu ülkede binlerce amir, müdür, vali gelip geçti…
Ama heykeli dikilen bir eşek var.
Ve o eşek, bir bürokrattan çok daha faydalıydı bu memlekete.
Şimdi gelelim hikâyenin “edebi sürümüne.”
Bu destansı gerçek, Fakir Baykurt’un kaleminden romanlaşıyor:
Eşekli Kütüphaneci !
Baykurt, Anadolu’nun yoksul ama onurlu insanlarını anlatan büyük bir yazardır.
“Yılanların Öcü”, “Tırpan”, “Irazca’nın Dirliği”, “Köygöçüren” gibi romanlarda olduğu gibi, bu eserde de emek, direnç ve üretkenlik ön plandadır.
Gerçek olaydan yola çıkarak yazdığı bu roman, cehalete karşı verilen mücadelenin sembolüdür.
Anadolu’nun taşrasında bilgiye aç insanları, devletin hantallığını ve bireyin çabasını mizahi ama tokat gibi bir dille anlatır.
Baykurt’un bu eserden fışkıran mesajı nettir:
“İmkânsızlık, sadece tembellerin bahanesidir.”
Düşünün: Ürgüp’ün tozlu yollarında bir adam, bir eşek, birkaç kitap…
Ama o birkaç kitap, köylerde yüzlerce çocuğun kaderini değiştirmiştir.
Bu ülkede binlerce müdür, amir, vekil, genel sekreter gelip geçti.
Adlarını bile hatırlamıyoruz.
Ama Eşekli Kütüphaneci’nin heykeli hâlâ orada duruyor.
Çünkü bazı insanlar görevini yapmaz; görevine ruh katar.
Ve o ruh, eşeğin sırtında kitapla gezerken bile, bir milletin umudunu taşır.
Bazı insanlar koltukta oturarak büyük işler yaptığını sanır,
bazılarıysa bir eşekle dünyayı değiştirir.
Hangisine benzediğinizi anlamak için aynaya değil, kitap rafına bakın.